Mesleğe başladığım yıl… 1986… Ağustos… O tarihten bu yana, bir çok ünlü kişiyi kaleme aldım, tanıttım, bizzat kendin tanıştım ve tribünden-TV’den izlediğim insanlarla bire bir sohbet etme imkanım oldu…
Löw’den Mustafa Denizli’ye, Saffet Sancaklı’dan, Pierre Luici Collina’ya kadar binlerce insanla yakın olma fırsatı buldum. Bu mesleği ondan çok sevdim, hatta aşık oldum…
Ama hayal kırıklıkları ve insanların mazisini unutması, beni kahretti…
Hepsi öyle mi, kesinlikle değil…
Aralarından pırlantalar da çıktı…
Paslı tenekeler de…
Bu işin başında nasıl tanıdıysam, hala öyle tanıdığım birçok dostum var…
Alper Boğuşlu gibi…
Fevzi Açıkgöz gibi…
Saygımı eksik etmiyorum, ama göklere de çıkarmıyorum elbette…
Çünkü yaşam düsturum hep bu oldu…
Putlaştırma ile aşağı görmeme arasındaki o kutsal dengeyi tutturduğuma inanıyorum…
Bu girizgâhtan sonra, gelelim asıl konumuza…
Vefa…
Ahde vefa…
Ne derseniz deyin !..
Kocaelispor Kulübü, özellikle 80’li yıllardan sonra birçok futbolcunun milli takımlara, hatta Avrupa’lara tanşınmasına köprü vazifesi görmüştür…
Kocaelispor’un kurucusu Nasut Kayalı, ‘Kör ölür, badem gözlü olur’ misali, ancak şimdi değere binerken, kongrelerde onun uzun konuşmasından sıkıldığını belli edenleri görüp cenazede en öne çıkanları gözleriyle görüp, midesi bulanmış biri olarak, onu yeniden saygıyla anıyorum…
Şimdi bulun da konuşturun bakalım !..
Ben onu sokak ortasında ayakta, 40-45 dakika sabırla dinlediğimi bilirim…
Öylesine dinç ve hafızası öylesine derindi…
Ve asildi…
Ve yaşayan Kocaelispor tarihiydi…
Onların büyük bir inanç ve kararlılıkla kurduğu, bin bir meşakkat sonrasında ayağa diktiği Kocaelispor Kulübü, maalesef eski yönetimlerinin, yetiştirdiği teknik adam ve futbolcularının vefasızlıklarının bedelini ödüyor…
3 kuruşa muhtaç duruma düşürülen, siyasetin kucağına itilen Kocaelispor, kirli bir mendil gibi kullanılıp kenara atılmanın ihanetini yaşıyor…
Yaşamaya da devam edecek…
Dünden bugüne kulüp içerisinde parlamış isimlere bir bakalım…
80’li yıllar…
Yusuf Altıntaş…
Metin Tekin…
Biri Galatasaray’da, diğeri Beşiktaş’ta dünya yıldızı oldu…
90’lı yıllar…
İbrahim Üzülmez (Kocaelispor’da yetişmedi ama Kocaelili)… Bülent Uygun… Halil İbrahim Kara… Özden Öngün, Murat Alaçayır, Orhan Ak… Ülkemize gelen ünlü olan yabancılar Mirkoviç, Kaan Dobra, Stingaciu…
2000’li yıllar…
Lazarov, Ayew, Ahmed Hassan, Ayman, İbrahim Kaş…
Liste uzayıp gider…
Yukarıdaki isimlerin birçoğu, alacakları için bu kulübü mahkemeye verdiler…
Sürüm sürüm süründürdüler…
Süründürüyorlar…
Takımın bugünlere gelmesinde payları büyük…
Ve bir daha, işleri düşmedikçe kulübün kapısını çalmadılar…
Çalmayacaklar…
Karakterlerinin gereğini yapıyorlar…
Ünlüyken bu kulübe de uğrayıp, vurgun yapanları bile, vefasızlar kadar kınamıyorum…
45 dakika oynayıp, 100 bin lira götüren Fatih Akyel gibi…
Ama bu kulübün ekmeğini yiyip, suyunu içip, taraftarının omuzlarına çıkıp da, bir daha kapısını bile çalmayan, bununla da kalmayıp, mahkemeye verenleredir sözüm…
Sağ olun !..
Var olun !..
Allah daha çok versin !..
Neden mi ?..
Bize, ‘Vefa’nın sadece bir semt olduğunu hatırlattığınız için…
Ders alır mıyız ?..
Kesinlikle hayır…
Şimdiden transferi açmaya çalışıyoruz, yeni vurgunlar ve kazıklar yemek için…
Bırakın mahkemeye vermeyi, kulüp için birbirinizle telefonla konuşup, birer adım atsanız bile bu kulüp kurtulurdu…
Soyunu inkâr edene ne denir, benden daha iyi bilirsiniz…
Ama desenize…
Bu kent, şampiyonluk yaşattığı için omuzlara aldığı Sirmen ve Karaosmanoğlu’na bile küfür etmedi mi ?..
Onlara yapılanlar da, sizin vefasızlığınız gibi, camianın da bu insanlara vefasızlığı olarak tarihe geçti, merak etmeyin !..